Amasra Müzesi
Amasra Müzesi, 1982 yılından ben bugünkü tarihi binasında hizmet vermektedir. Antik bir yerleşim merkezi olan Amasra ve çevresinde sık sık taşınabilir eski eserlerin ortaya çıkması, bu ada müze kurulması fikrini oluşturmuş, 1955 yılından itibaren derlenen arkeolojik ve etnografik eserler Belediye binasında küçük bir salonda sergilenmeye başlanmıştır.
Amasra Kalesi
Bizans Dönemine ait olan Amasra Kalesi, özellikle Ceneviz Dönemlerinde değişikliklere uğramış ve 14-15. yüzyıllarda Ceneviz ve Osmanlı Dönemlerinde de ciddi onarımlar görmüştür. Kale; birisi o zaman ada olan ve "Kemere" denilen bir köprüyle Amasra'ya bağlanan Boztepe'deki (Sormagir Kalesi), diğeri Amasra'daki (Zinden Kalesi) iki ana kütleden oluşmaktadır. Kuzeydoğu ucunda Büyükliman Kapısı, batısında Küçükliman (Antik) Kapısı ve güneyinde Zindan Kapısı bulunmaktadır. Sormagir Kalesine, Kemere Köprüye bitişik "Karanlık yer" denilen tonozlu ana kapıdan girdikten sonra Antikliman ve Hacıdenizi yönlerinde iki tali kapıdan çıkılır. Amasra Kalesi'nin kuzeydoğu - güneydoğu arasındaki surlarının uzunluğu 65 m, üzerinde 8 adet burç bulunan güney surlarının uzunluğu 300 m ve Kemere Köprüden itibaren de büyük bölümü yıkılan kuzey surlarının uzunluğu 200 m kadardır.Sormagir Kalesi'nin kapıdan batıya doğru uzanan surları ile doğu ve kuzeydoğusunu çevreleyen surların çoğu yıkılmış, kapıya bitişik batı surlarının 50 metrelik bir kısmı ayaktadır. Kuzey ve kuzeybatı tarafı denize çok dik bir yar halinde indiğinden buraya sur yapılmadığı görülmektedir. Adanın en yüksek yerinde denizciler için yapılmış bir fener bulunmaktadır.
Tekkeönü Kalesi
Kurucaşile ilçesinin tarihi Kromna kentinin merkezi olan Tekkeönü Köyü’nde, Cenevizlilerden kaldığı bilinen kale kalıntılarına rastlanmaktadır.
Güzelcehisar, Şarköy ve Fırınlı Kaleleri
Merkez ilçe sınırları içindeki Güzelcehisar Şarköy ve Fırınlı Köylerinde, Cenevizlilerden kalma kale kalıntılarına rastlanmaktadır.
Halilbey Camii (Yukari Cami)
1872 yılında Halilbey tarafından yaptırılmıştır. Kubbesiz, dikdörtgen planlı, iki sıralı 45 pencere ile aydınlanan kargir yapıdır. Salon boyutları 12x13 metredir.
Fatih Camii
9. Yüzyılda Amasra kalesi içinde yapılmış eski bir Bizans kilisesidir. Amasra2nın Fatih Sultan Mehmet tarafından fethi sırasonda camiye çevrilmiştir.Dönemin tüm yapı özelliklerini taşıyan yapının Nartheks (ilk cemaat) bölümü ve Ambon (lapsis) çıkıntısı sonradan mekana katılmıştır. 19x11 metre boyutlarında olan cami 1887 yılında büyük bir onarımdan geçirilmiştir.
İbrahimpaşa Camii (Orta Cami)
Bosna Valisi İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yapım yılı bilinmemekle birlikte 150 yıllık bir geçmişe sahip olduğu tahmin edilmektedir. 1864 ve 1897 yıllarında iki yangın geçirdiği, 1898 yılında yeniden yaptırılarak 1901 yılında ibadete açıldığı bilinmektedir. 1968 yılında deprem sonrası tamir görmüştür. 12'si büyük kubbenin etrafında olmak üzere 32 pencerelidir. Kare planlı, tek kubbeli ve tek minarelidir. Ana malzeme; köşelerde blok kesme taş, diğer kısımları moloz ta~ir. Altında 11 adet dükkan bulunmaktadır.
Şadırvan Camii (Aşağı Cami)
1903 - 1905 yıllarında halktan toplanan paralarla yaptırıldığı söylenmektedir. Minaresinin ise 1913 yılında yapıldığı şerefedeki kitabeden anlaşılmaktadır. Dikdörtgen planlı olup, duvarları köşelerde kesme taş, diğer kısımları tuğla ve moloz taştan harçla yapılmıştır. Kırk pencere ile aydınlanan ferah iç mekanlara sahiptir.
Amasra Küçüktepe Martyrium’u
Uzun yıllar Roma ve Bizans yönetiminde kalan Amasra’nın, Ereğli ile birlikte Hıristiyanlığın gizlice örgütlendiği ve M.Ö. 1.Yy. sonları ile 2.Yy’da bütün İmparatorlukta etkisi hızla yayılan Hıristiyanlığın hayli taraftar bulduğu ilk yerlerden olduğu söylenmekte, 9.yy’da Kırım’la ilişkisi bulunan etkin bir Başpiskoposluk merkezi olduğu bilinmektedir.Amasra’da yaşayan ve 1.Yy’da Hıristiyanlığı ilk yaymaya çalışan Pontus’lu Rahip Iakintos; 711 yılından sonra Hora ve Ayasofya kiliselerinde dualarla anılan Kyros; 8.yy’da İkonoklast Yorgi Georgios; Hıristiyan inançları bakımından, dönemlerinde ruhani meclis tarafından birer “Aziz” ilan edilerek öldürüldükleri yerler, sığındıkları mağaralar ve mezarları kutsanan ilk Hıristiyanlardır. Bugün, Amasra’yı ziyaret edenler; kutsanan yerlerden Iakintos ve Kyros’un mezarının bulunduğu Küçüktepe yamaçlarına, Georgios’un inzivaya çekidiği yer olarak bilinen Büyüktepe mağarasına, Musevilere ait olduğu sanılan ve Bartın kavşak suyunun çıkış noktasındaki Altıgen Yıldız ve yakınındaki mağara ile Amasra Kilisesine (bugünkü Fatih Camii) yakın ilgi göstermektedirler.
Şimşirli Baba Camii
Ulus ilçesinin Kalecik köyündedir. Tarihi bilinmemekle beraber, Şimşirli Baba tarafından bir gecede yapıldığı rivayet edilen caminin yanında kendi mezarı, Akşemseddin’in babası Hamza Efendi’nin mezarı ve soğuk sularıyla Akşemseddin Çeşmesi bulunmaktadır.Kalecik yakınlarında uzun yıllar eşiyle birlikte yaşayan Kara Yusuf İzzettin Hazretleri’nin vakit namazlarını uzun süre yörede yoğun olan şimşir ve çınar ağaçlarının gölgesinde, daha sonra da geniş gövdeli çınar ağacını oyarak yaptığı 4m2’lik mekanda kıldığından Şimşirli Baba adıyla anıldığı söylenir. Günümüzde, 500 kişinin ibadet yapabildiği cami ve imaret; hem ibadet ve hem de genç annelerin doğum sonrası az olan sütlerinin artması amacıyla günü birlik ziyaretçi çektiği gibi, her yıl Recep, Şaban ve Ramazan aylarında onbinlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Özellikle, Recep’in 1.haftasında (Regaip Kandili’ni müteakip) ilk Cuma günü akşamı, Cuma namazından sonra kesilen kurbanların yoğurt ve çorbalarla ziyaretçilere ikram edildiği ve ev sahipliğini çevre köylülerin yaptığı büyük kutlamalara da sahne olmaktadır. Şimşirli Baba’nın oldukça fazla ziyaretçi çekmesine neden olan öykü ise hayli ilginçtir. Yöre halkı “Şimşirli Baba Tayyü Mekan’a vakıftı, bütün namazlarını Beytullah’ta (Kabe) kılardı. Geçimini ise, sahibi olduğu tek inekten elde ettiği süt ürünlerinin takasıyla sağlardı. Ancak, onlarca inekten alınmışçasına bol olan sütün kaynağı aslında yörede yaşayan geyiklerdi. Her sabah toplu halde buraya gelen geyikler, hiçbir zorluk çıkarmadan Şimşirli Baba ve eşi tarafından sağıldıktan sonra ormana dönerlerdi. Ayrıca Şimşirli Baba’nın bir gecede yaptığı bu caminin malzemesini de aynı gece geyikler taşımışlardı.” diyorlar.
İçkale Mescidi
Amasra kale içinde eski bir küçük kilise iken, 15. yüzyılda mescide dönüştürülmüştür. 1930 yılında ibadete kapatılmış olup, günümüze sadece duvarları ulaşabilmiştir. 9. Yüzyılda çok itinalı bir tuğla-taş örgü sistemi ile yapılan, 11x7 metre boyutlarındaki Şapel'in Ambon Tonozu'nda "İsa Peygamber'in Göğe Yükselişi" (Ascension) sahnesini hatırlatan izler görülmektedir. Yine duvarları, narthex ve ambonu Bizans Kiliselerinde görülen renkli ve dinsel konulu duvar resimleri (Fresko) ile süsIüdür. Ancak, ince bir sıva ile kapatıldığı anlaşılan ve zamanla düşen sıva tabakaları altından yer yer ortaya çıkan Freskolar da tahribata uğramıştır.
Aya Nikolas Kilisesi
1319 yılında Bartın'daki Rum Cemaati tarafından yaptırılmıştır. 1936 yılından itibaren bir süre Elektrik Santrali olarak kullanılan bu tarihi yapı, 1994 yılında restore edilmiş olup, KüItür Evi olarak hizmete açılmıştır.
Ebu Derda Türbesi
Hz. Peygamberimizin Sancaktarı Ebu Derda Hazretlerine ait olduğu söylenir. Ancak; tarihi kaynaklara göre, Hicretin 50. yılında İstanbul'un kuşatılması sırasında bu bölgeden geçerken buralarda bir süre kaldığı tahmin edilen Ebu Derda Hazretleri hatırasına sonradan bir türbe yapıldığı ve burasının manevi bir makam olarak kabul edildiği olasıdır. Türbenin belgelenemeyen bir rivayete göre Bartın Müftülerinden Toscuoğlu Hacı Rıfat Efendi tarafından yaptırıldığı söylenmekte, yılı bilinmemektedir. Eldeki kaynaklardan, takriben yüz yıl kadar önce tamamen yandıktan sonra onarıldığı anlaşılmaktadır. Günümüze sadece bir taş lahidi ulaşan ve yanında küçük bir cami ile kavşak suyu çekmesi ve bir kuyu bulunan türbe, manevi makam olarak hayli ziyaretçi çekmektedir.
Kuşkayası Anıtı
Amasra-Bartın karayolu üzerinde Amasra'ya 4 km uzaklıktaki Kuşkayası mevkiindedir. Roma İmparatoru Claudius Germanious zamanında Doğu Eyaletleri inşa ordusu komutanlığı yaptıktan sonra yaşam boyu Bitinya - Pontus Valiligine atanan Gaius Julius Aguilla tarafından yaptırılmıştır. Roma yol ağının bir parçası olan ve İmparatorun anısına yaptırılan bu anıt; yufka kabartma tekniğiyle kayalara oyulmuş KraI heykeli ve Roma Hakimiyet Kartalı ile birbirini tamamlayan iki kitabe, oturma sedirleri ve kaya nişlerini kapsamaktadır. KraI Heykeli ve Hakimiyet Kartalı'nın başları tahrip olmuştur. Birisi kral figürünü çevreleyen niş'in üstünde, diğeri kabartmalardan uzakta ve batıda bulunan birbirini tamamlayan kitabelerde; "Devletlerarası barışın ve dostluğun anısına, İmparator Cermanious'un yüceliği için G.J. Aguilla dağı yardı ve bu dinlenme yerini kendi özel ödeneği ile yaptırdı" ifadeleri bulunmaktadır. Eni 5 metreyi bulan Roma karayolunun son izleri bu anıtın önünde, yüzyıllarca kullanımın aşınmışlığı ile görülürken, anıtın yapıldığı zaman yanında muhtemelen bir Anıtsal Çeşme'yi (Nymphaion) kapsadığı fakat zamanla bu çeşmenin yıkıldığı kalıntılardan anlaşılmaktadır.
Bartın Evleri
Bartın evleri, Osmanlı Döneminin sivil mimari örneklerinin en güzelini sergileyen ve yakın tarihi özetleyen birer tablo gibidir. Evler; "Daraba" denilen ağaç çitlerle çevrili bahçe içindedir. Bahçelerdeki yürüme alanları ile "Kulak" denilen giriş bölümü kayrak taslarla bağlıdır. Her bahçede taştan yapılmış bir kuyu bulunur. Genellikle iki katlı olan evler; ahşap - karkas olup, bodrum katları taştır. Dört eğimli topuz çatılarda taşıyıcı strüktür makastır. Mertekler kiremit altı tahtaları ile kaplanmış olup, çatı alaturka kiremitlerle örtülmektedir. Dış cephede; ahşap dikmelerin ve kirişlerin arası ahşap dolgu, üzerindeki kaplamalar yalı baskısı ve lambalıdır. Payardalarla desteklenen çıkmalar ahşap kaplanmakta veya bağdati ile kaplanıp sıvanmaktadır. Saçaklar 50 - 70 cm çıkıntılıdır. Kaplama derzlerine çıtalarla değişik şekiller verilmiştir. Evlerin pencereleri, merdivenleri ve tavanları da birer süsleme öğesidir.Geleneksel evler mümkün olduğunca çok pencerelidir. Bunlar, özgün giyotin pencereler olup, sadece merdiven ve cumbaları aydınlatanlar yuvarlak formludur. Pencereler arasında yer alan ve "KuşIuk" denilen silmeler tüm yapıyı kuşatmaktadır. Doğramalar ahşaptır.
Yaylalar
Bartın'da, kıyı dan iç kesimlere geçildikçe görülmeye değer doğal güzellikler ilgi çekmektedir. Dağ - Yayla - Av turizmi açısından yörenin cazibe merkezi Uluyayla ve Arıt yaylasıdır. Arıt dağlarına doğru uzanıp Arıt yaylasıyla bütünleşen Uluyayla'nın denizden yüksekliği ortalama 1000 m. olup, Ovacuma (300 m.), Göktepe (1416 m.) arasında değişik rakımlarda bulunmaktadır. Ormanların arasına sıkışmış ve ahşap evlerin beneklediği yayla düzlüğü (300x3000 m) yeşil bir halıyı anımsatır. Yaylanın hemen ortasından geçen ve batıya doğru akan Ovaçayı ve İnönü deresi yaylaya ayrı bir güzellik verir.Uluyayla; iğne ve yayvan yapraklı ağaçlardan oluşan ormanı, rengarenk çiçekleri ve yeşili, pınarları, mağaraları ve yaban hayvanlarıyla bir Milli Park niteliğindedir. Yeşilin çeşitli tonları ve daha nice renkler ancak doğa harikası Uluyayla'da keşfedilir.Uluyayla ve Arıt Yaylasında; dağ ve yayla havasını solumak ve doğayla başbaşa yaşamak, dağ gezileriyle değişik zevkleri tatmak ve mevsimlere göre her türlü kara avcılığı yapmak olasıdır.
Gürcüoluk Mağarası
Bartın'a 32 Km. uzaklıkta ve Amasra ilçesi, Karakaçak köyünün Kuyupınar mahallesindedir. Mağaraya ulaşmak için; mahalleden güney yönünde bazen orman içi, bazen patika yollarla yaklaşık 3 Km yürümek gerekir. Üçgen biçimli ve 3-4 metrelik oda çevresinde toplanan 15 odadan oluşur. Birbirleriyle bağlantılı odalardan birinden üst kattaki odalara geçilebildiği gibi, bir diğerinden ancak bir kişinin sığabileceği büyüklükteki dehlizden de yeryüzüne çıkmak mümkündür.Aksuçayı Şelalesi
Ulus - Kumluca bucağı KızılIar Köyü'nün Umar tepesi mevkisindedir. Umar tepesini 10 metre genişliğinde ikiye bölen Aksu çayı, üç aşamalı olarak 35 metrelik bir yükseklikten aşağıya düşmektedir.Umar tepesindeki kayalarda bulunan izlerin Hz. AIi'nin atının ayak izleri olduğu söylenir. Burada, kurak geçen yaz aylarında yağmur duasına çıkılır. Bu özellikleri Umar tepesini ve Aksu Çayı ŞelaIesini çekici kılmaktadır.
Bartın Çayı
Bartın ırmağı, ALTIN NEHİR-GÜMÜŞ DENİZ TURLARI”nın başlangıç noktasıdır. Gazhanede altın nehirden başlayan Tur; gümüş denize açılarak batıda İnkumu, Güzelcehisar, Mogada ve Kızılkum, doğuda Amasra, Çakraz, Akkonak, Göçkün, Çambu, Tekkeönü, Kurucaşile ve Kapısuyu’na kadar uzanan 59 Km’lik sahil şeridinde birbirinden ilginç güzellikler sunmaktadır.
Orduyeri Köprüsü
Bartın Çayı üzerinde 1891’de İsmail Kamil Bey tarafından yaptırılmıştır. Beş sağlam ayak üzerine basar. Birinci ve ikinci ayaklar batı tarafındadır ve aralarında yol geçer. Üçünce ve dördüncü ayaklar suyun içinde, beşinci ayak ise Orduyeri Mahallesi tarafındadır. Köprünün boyu 98, genişliği 7.3 m’dir. Kemerdere Köprüsü
Roma İmparatoru Claudius döneminde (M.S. 41-54) yapılan tek gözlü bir Roma Köprüsü olup, Amasra’ya 3 km uzaklıktaki Cevizlik Vadisi’ndedir. Amasra’yı Bartın’a bağlayan ve 4. km’de de Kuşkayası Anıtı’nın önünden geçen Roma yol ağının bir parçasıdır. Köprü Ayağındaki çok silik bir kabartma kompozisyonunda; mızrakla savaşan yedi asker, Roma-Pontus Savaşlarını anlatır.
Kemerköprü
1872 yılında Çalıkoğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır. Kocanazçayı üzerinde, kesme taştan harçla yapılan çok sağlam üç ayak ve iki sivri kemer üzerine kurulmuştur. Boyu 42 m, genişliği 8.5 m’dir. İnşaat sırasında harcın daha güçlü olmasını sağlamak için içerisine binlerce yumurta akı katıldığı söylenmektedir.
Dereköy Madensuyu
Bartın ilimizin şifalı su kaynakları yok denecek kadar azdır. En önemlisi olan “Dereköy Madensuyu”dur. Bağırsak , safrakesesi ve bağırsak rahatsızlıklarında faydalıdır.
HÖYÜKLER
Çeştepe Höyüğü
Merkez ilçe sınırlarının Çeştepe köyündedir. Bartın’a 5 km uzaklıkta olup, tahrip edilmiş durumdadır.
Karasu Höyüğü
Merkez ilçe sınırları içinde, Karasu köyündedir. Bartın’a 15 km uzaklıktadır.
Ulus Höyüğü
Ulus ilçesi Ağa Köyü- Mirzaşah Mahallesi ile Abdipaşa Kırktepeler mevkii ve Karahasan Köyünde bir adet bulunmaktadır.
SU SARNIÇLARI
Arıt Su Sarnıcı
Merkez ilçe Arıt Beldesi’nde, Arıt Dağları üzerindedir. M.S.13. yy. başlarında bölgeye hakim olan Cenevizlilerden kaldığı sanılmaktadır.
Şadırvan
1912 yılında Karakaşoğlu Hacı Arif Kaptan tarafından yaptırılmıştır. Yuvarlak sekiz mermer sütun üzerinde oturtulan, 5.50 m çapında ve yarım küre şeklindeki kubbenin tam ortasından aşağıya sarkan bir avize bulunmaktadır.Sütunların yüksekliği 2.47 m., çapları 27.5 cm ve aralarındaki uzaklık 1.85 m.dir. Sütun başlıkları Kronit düzeninde yapılmış ve beş köşeli kaideler üzerine oturtulmuştur. Sütunlar arasındaki kabartma ile süslü, 12 köşeli havuzun derinliği 1.25 m.dir. Ortasında 6 köşeli taştan bir eksen bulunmakta, sular fıskiye şeklinde buradan dökülmektedir. 1949 yılında kentin kaliteli içme suyu olan Kavşak Suyunun bu anıt çeşmeden akıtılması, şadırvanı Kavşak Suyu tesislerinin sembolü yapmıştır.
İlin ekonomisi tarım, sanayi ve ticarete dayalıdır. Tahıllardan en çok buğday, mısır, meyvelerden ise çilek yetiştirilir. Büyük baş hayvan yetiştiriciliği ve yumurta üretimi de önemli gelir kaynakları arasında yer alır. Gemi yapımcılığı en önemli sanayi koludur. Buna bağlı olarak ip, halat ve makara yapımı gibi sanat kolları da gelişmiştir. Kontrplak, kereste, kiremit, çimento, kağıt sanayii gibi oldukça çeşitli sanayi kolları şehirde ticaretin gelişmesini sağlamıştır
Bartında Gezilecek Yerler
0
Mart 25, 2011